Ufuk Batum kimdir?
Ben bir mühendisim Boğaziçi Üniversitesi’nden sonra da makine okudum. Tabii Amerika’ya gidip orada daha çok işletme alanında yüksek lisans inovasyon alanında doktora derslerimi yaptım ve hep özel sektörde aşağı yukarı bugün baktığım itibariyle 34 yıllık bir deneyimim var. İş deneyimi için kararlar aldık, uyguladık, hatalar yaptık, oradan geri döndük, iyi şeyler yaptık.
Kurumsal hayatta yöneticilik yaptım ve uzun yıllarda Amerika, Fransa, İtalya’da çalıştıktan sonra Türkiye’ye döndüm. Türkiye’de de o dönemlerde girişimcilik ekosistemi yapılanıyordu. Bunun içerisinde de hemen her boyutuyla da oldum. Yani üniversitede dersler verdim. Ağırlıklı olarak ODTÜ olmak üzere Türkiye’de 8 – 9 üniversitede derslerim oldu. Kendi girişimlerim oldu.
Burada başarılı, başarısız öykülerim oldu ama en öne çıkan ve çok da memnun olduğum yaptığım işlerden bir tanesi de girişimlere, startuplara mentorluk desteği sunmak. Çok sayıda şansım iyi gitti. Onlar beni buldu, ben onları buldum. Oturduk, çalıştık. Aşağı yukarı 3800’e yaklaşan sayıda startuplara beraber onlara mentorluk katkısı desteği sundum. Bu belki benim yaptığım işler içerisinden kitaplar yazdık, köşe yazıları yazıyoruz, dersler ve diğerlerinin yanında beni ayrıştıran önemli gördüğüm işlerden bir tanesi de budur.
Türkiye’de girişimcilik ne durumda?
Şimdi biz geç sanayileşen bir ülkeyiz. 1950 – 1960 larda oysa sanayi devrimi 200 küsür yıla dayanıyor. Sanayileşme ile beraber de sanayileşme içerisinde büyürken hizmetler başka küçük şirketlere kobilere. Startuplara sonra teknoloji şirketin ihtiyaç var. Geç sanayileşmeye başladığımız gibi geç de girişimcilik ekosistemini kurmaya başladık. Ama nerede olduğumuzu şöyle söyleyebilirim.
2001-de çıkan Teknoparklar Kanunu’yla beraber biliyorsunuz üniversiteler teknoparklar kuruyor. Böylelikle de orada vergi istisnaları özellikle teknolojik alanlarda iş yapan startuplar palazlansın büyüsün. Onlar hayatlarını kolaylaştıralım. Sadece mentorluk değil aynı zamanda hibeler, destekler, eğitimler ve onları eşleştirelim. Türkiye 20 yıldır gayret ediyor deniyor.
Aslında ben değişik ülkelerden davetler aldım, Kolombiya’dan tutun da Ekvator’a kadar Fas’tan, Tunus’tan tutun da Pakistan, Azerbaycan’a kadar çok çeşitli ülkeler de deneyimimizi anlatıyoruz. Demek ki onlarda arıyor: Azerbaycan, Ukrayna, Rusya hemen herkes katma değerli işlere yöneldiği yönelmek istiyor.
Türkiye’nin geç de olsa burada şöyle şansı var: İster bunu Ahilik geleneğimize bağlayın, ister kültürümüzün bir böyle heyecanlı, tutkulu, kıvrak, çevik davranış kalıplarına bağlayın. Biz göreceli bu bölgenin yine de girişimcilik’te belki Amerika’ya, İngiltere’ye kıyasla halen arzu ettiğimiz yerde olmamakla beraber iyi işler oluyor ama yatırımcı lazım.
Girişimcilerin büyümesi için büyümenin finansmanı sağlayabilmeleri için melek yatırımcılara ihtiyaç var. Risk sermayesine ihtiyaç var. Stratejik yatırımcıya ihtiyaç var. Yatırımcılar tabii Türkiye ekosistemi gelişirken beklediler. Kayda değer bir ekosistem büyüklüğü olması lazım ki onlar da ilgi ile gelsinler. Son 3 – 4 yıla bakarsak yatırımcı sayısında da kayda değer artış var. Bunu söyleyelim bu artış ile beraber mesela 2020 yılında en fazla bizim tekno girişimcilik dediğimiz girişimcilik ekosistemin biraz daha inovasyondan teknolojiden beslenen boyutu ne oldu? En fazla yatırım o yıl oldu.
Yani girişimcilik ekosistemimizin kendi seyri içerisinde 2020 rekor bir yıl oldu. Rekor neydi? 140 milyon $ toplamda bir yatırım. Almanya gibi bir ekosistemin göreceli küçük Aachen şehri orada dönem girişimcilik ekosistemine de o ayarda bir toplam yatırım olmuştu.
Demek ki Almanya’nın bir şehri seviyesinde ama belki de gelişimi anlatması açısından önemli bir rekor kırdığımız 2020 yılı ama ben söyleyebilirim ki 2019 – 2020 – 2021 pandemi ile beraber girişimci de çok önemli bir pozitif ayrışma yarattı. Dünyada da hele misli ile Türkiye’de yani 2020-deki 140 milyon $ bu yıl ne olacak derseniz $ bazında da 9 – 10 kat bir artış olacağını söyleyebilirim.
Yani milyar $ bulup geçeceğimizi şimdiden söyleyebilirim. Bu sevindirici ama o zaman ne anlaşılıyor bir anda bu büyümeler devam etse 2022 – 2023. Biz Almanya’yı Fransa’yı İtalya’yı rahatlıkla yakalayabiliriz. Önümüzdeki 3 – 5 yıllık dönemde.
Girişimciliğe nereden başlanır?
Evet yani aslında bütün bu eğitimler dijital çekim yapıyoruz. Birçok şey gayret ediyoruz. Bilen diğerini anlatıyor mentorluk mekanizmaları. Ama nereden başlanır girişimcilik bir kültür aslında. Yani kültürde mahalleden başlar, aileden başlar. Küçük yaşlarda ki okuldan başlar, öyle başlamalı, biz de başlıyor mu?
Aslında o henüz o seviyede değil, kültürü inşa ediyoruz hep beraber. Fakat daha yolumuz var. Yani aile içerisinde değer üretmek, problem çözmek, kıymetli, anlamlı bir iş olarak. Hatta bunu da bir girişimci olarak şirketleşmek ticaretini yapmak. Bundan sonra ihracat yapmak katma değer üretmek, katma değerden vergi ortaya çıkarmak. Vergiyi devlete ödemek, istihdam yapmak ve buna hep artı değer aslında.
İşte dediğim gibi mahalleye gitmemiz lazım. okullara inmemiz lazım. Burada gayretler yok değil var. Rol modelleri ortaya koydukça aslında anne babalar da eskisi gibi ya işte kamuya gir orada gidişatın belli garanti bir maaş var. 7 – 8 sene gibi durumlar biraz biraz ortadan kalkacak. Onlar yine saygın işler, kötü işler değil ama bir alternatif, güçlü bir alternatif olarak da girişimcilik karşımızda duracak.
Demek ki başarı öykülerini öne çıkartmamız yazmamız, çizmemiz gerekiyor. Bir başka boyutu da şüphesiz eğitim. Olabildiğince çok kişiyi eğitmemiz lazım ve olabildiğince o eğitimlerde de kullanıcı odaklılığı. Müşteri odaklılığı vurgulanmalı demek ki girişimcilik sahada yani problemlerde ise önce oradan problemi yakalayıp çıkartmak gerekiyor.
Bu bilinci verebilmek de eğitimlerle oluyor. Eğitim önemli eğitim hatta kurumlarda da kurumsallarda da KOBİ’lerde de bütçe yapılıyor mu mesela kurumsallar yapıyor. Çoğu zaman bütçe kullanmayabiliyor, KOBİ’ler eğitim bütçesi yapmamış, bütçe yönetimi zayıf olduğu için öyle bir bütçe yapmamış. O zaman da akla gelmiyor.
Oysa biz büyük şirketleri yönetirken departmanlara ve kişilere eğitimle ilgili de sorumluluklar verirdik. Yani kendi eğitimini alması konusunda zamanını planlayıp bütçeyi alacak. Almazsa ya ne kadar güzel. Ben şirketin eğitimini almadım. Bana verdiği bütçeyi kullanmadım. Şirkete bir tasarruf yaptım. Bu anlamlı değil. Bunu ben cayır cayır yaktım. O bütçeyi kendimi geliştirmek, kendini geliştirmesi ne demek? O şirketin gelişimi demek belki 3 – 5 yıl sonra şirketten ayrılırsa toplumun gelişmesi demek.
Bırak gitsin startup kursun gelsin kurumsala hizmet versin. Çünkü onun ekosistemi network’ü orada. Demek ki eğitimde önemli aslında Toptalent bizim School için bizim de çektiğimiz bazı eğitimler oldu, özellikle de biz burada tabii bazı konuları doğası gereği belki nokta atışı, özet özet gidiyoruz ama biraz daha kapsamlı eğitimlerde de bunları ele aldık. Girişimciliğin eğitimi olur mu? Olur ama pratik dünyanın deneyimi birikimi de network’te kuracağımız ilişkilerde şüphesiz çok önemli.
Tam olarak nasıl eğitimler hazırladınız?
Girişimcilik ekosisteminin aktörleriyle konuştuk. Ekosistem kavramını ele aldık. Yani münferit olarak bir girişimin bir start up’ın bir girişimcinin çok böyle gayret etmesi, tek başına yürümesi ile olmayacağını söyledik. Bunun bir ekip işi, takım çalışması ve eko sistemin ahengi, uyumu, birbiriyle iş tutması, bunları anlattık ve bir girişimin yolculuğu sürecinde hangi etaplarla karşılaşır, hangi engeller o işi nasıl büyütür.
Ve ne zaman şirket kurar, markalaşma olur mu peki o zaman yatırım arar mı gibi bir döngüden bahsettik. Sonra da tabii önemli olan girişimcinin aslında iş fikri kıymetli bir ekip kurması çok önemlidir. Ama belki bunların üzerine söylenmesi gereken şey doğru yalın bir iş modeli.
Onun içinde iş modelinde anlattık kapsamlı ve biraz da aslında gerçek öyküler gerçek şirketler üzerinden de neler denediler, hangi hataları yaptılar, hangi engelleri nasıl aştılar bunları konuştuk. Bir de tabii kaçınılmaz olan şey özellikle de ölçeklenebilir işler. Yatırımcı ilişkisi, yatırımcıya ne söylemeli, ne yapmalı, nasıl hazırlanmalı, yatırımcı kimdir gibi konuları daha detaylı ele aldık.
Aslında girişimcilerin kafalarındaki bütün sorulara cevap verebilecek A’dan Z’ye sıkıştırılmış, kaliteli ve damıtılmış bir eğitim diyebilir miyiz?
Evet yani öyle olduğunu tahmin ediyorum söyleyebilirim. Çünkü en başta da söylediğim gibi 34 yıllık deneyim bu deneyimin bir kısmı da Amerika’dan, Fransa’dan, İtalya’dan sonra Türkiye’den ve ben 50 küsür ülkede iş yaptım, proje yaptım yani 100 küsür ülke gezdim, böyle fırsatım oldu. Ama bunların yarısına ya konuşmacı olarak gittim ya sektörün yapılanması ya bir şirketin daveti üzerine ya bir kurumun ya rapor yazdım, saha incelemesi yaptım buralarda da tabi start upların, girişimleri, girişimcileri, yatırımcıları gördük.
Denedik, mukayese yapmak ve bir desen görme fırsatım oldu. Yani binlerce starupla çalışınca genelde kurucuların girişimcilerin hangi hataları yaptıklarını, hangilerini daha rahat çözdüklerini, kültürel faktörlerin nasıl etkilediğini, paraya ne zaman sermayeye erişmeleri gerektiğini, büyüme süreçlerini nasıl yönetmeleri gerektiğini, hem bizzat girişimci olarak eksikler, hatalar yapmış, zaman zaman sonra daha iyi işler yapmış.
Girişimci olarak hem de binlerce girişimci ile bunları masaya yatırarak o deneyimi kullanmaya, oradan damıtarak ve olabildiğince de hızlı formülleri söyleyerek ama yine de söylemem lazım. Eğitimler önemli eğitim içerikleri önemli olmakla beraber bizim iş dünyamızda ve girişimcilikte tek mutlak doğrular yok.
O açıdan bu eğitimleri dinlemek ve çok farklı şirketlerin birikimini almak lazım. Ama bizim bugün dinleyen girişimciler ne yapacak? Bütün bunlardan yararlanacak beslenecek sonra kendi kararlarını alıp icrasını yapacak çünkü girişimcilik bir icra işi.
Bu eğitime nereden ulaşabilirler?
Ben aşağıya link bırakıyorum oradan da bu eğitimlere erişmek mümkün. Hatta erişim belki görüşlerinizi de paylaşırsanız ayrıca da tabii memnun olurum. Çünkü her şey dinamik, hayat dinamik, eğitimlerin içeriği dinamik, okuduğumuz kaynaklar her daim değişebilir, gelişebilir. Onun için de bu bir girişimci hayatı da böyledir. Hep müşterinin yanında olmalı oradan geri besleme almalı. Aynı şekilde bende sizin eğitimleri değerlendirdikten sonra görüşlerinizi bekliyorum.
Bu zamana kadar gördüğünüz en ilginç girişim hangisiydi?
Örneğin Peddon çok beğendiğim bir iş çünkü dünya nüfusunun yarısı kadın. Malum kadınların ped kullanımı var ve Bu rakamlar itibariyle çok çok büyük bir piyasa. Kendisi oluşmuş bir piyasa ve bunu plastik türevleri ile değil kullan at ve çevreyi kirlet değil bunu aslında tasarımla malzemenin doğru kullanımıyla ve doğal malzemelerle kullan at değil kullan yıka, kullan yıka tarzı bir devrim.
Keşke çocuk bezlerinde de böyle bir şey olabilse ilginç ve rahat kullanım. Çünkü insan doğası, daha çevreci, daha doğal, daha refah istiyor ve de organik işler. Doğal malzemeler küresel ısınmanın da bize pandemi ile beraber küresel ısınmayı da bir kez daha aslında tartışıyoruz. Demek ki böyle ürünlerde bir kayış olacaktır.
Çaycı mısınız yoksa kahveci mi?
Ben çaycıyım çünkü küçüklüğümüzden beri onu tanıyoruz ona alışmışız tatlı bir bağımlılığım var.
Eklemek ve hatta bahsetmek istediğiniz bir konu var mı?
İlginç bir dönemden geçiyoruz. Yani hem politik anlamda hem de ekonomik anlamda iş modelleri anlamında tüketim eğilimleri anlamında bence kendimize daha fazla ayna tutmalıyız. Birey düzeyinde toplum düzeyinde ve küresel düzeyde oyun tekrar düzenleniyor. Kurallar tekrar tanımlanıyor. Bu aslında sanayide, girişimcilik’te, sporda, teknoloji de mesafeyi kapatmak isteyen bizim gibi ülkeler. Çünkü bizim gibi ülkede az yani gelişmekte olan ülkeyiz.
Evet ama her gelişmekte olan ülkede bizim gibi heyecanlı ve tutkulu değil. Mesela bizim hobilerimiz şirketlerimiz, büyük şirketlerimiz herkes büyümek istiyor. Büyümek kötü bir şey değil ama büyümek sürdürülebilirlik meselesini karşımıza getiriyor. Lütfen ne yaparsak yapalım sürdürülebilirliğine bakalım kalıcılığına bakalım değer üretmeye bakalım ve herhalde ev ödevleri de son sözüm olsun.
Kamunun kendisine çıkartması gereken ev ödevleri var. Sağ olsun bazen fırsatlar oluyor, bize de fırsat tanıyorlar. Kamudan beklentilerimizi ifade etme olanakları buluyoruz. Tabii Sayıştay var, mevzuat var, kanun var, hepsi hemen hayata geçmiyor ama ne kadar hızlı bunlar hayata geçerse. Girişimcilik ve yatırım iklimi Türkiye’de iyileşir.
Üniversitelere çok iş düşüyor. Üniversiteler bence bu dönemde pandemi döneminde mevcudiyetleri sorgulanıyor. Artık iyi marka kötü marka üniversiteler arasında. Görüyorum ki daha böyle yeni üniversiteler online çok daha hızlı geçebildiler. Uzaktan eğitime halen devam edebiliyorlar.
Yani benim şunu hatırlatmam lazım: Dünyada mesela YouTube çok önemli bir üniversite olduğunu, en fazla öğrencisi olan üniversite YouTube yani YouTube bir üniversiteyi tanımladığınıza bağlı. Eğer bilgi merkezi ise eğitim merkezi ise YouTube, Udemy, Coursera ve diğerleri sürekli bunlara dair yapılan yatırımlar.
Bunların milyarlarca dolarlık piyasa değerleri, üniversiteleri nereye koyuyor? Üniversitede kayda değer bir risk de getiriyor. Keşke bizim üniversitelerimiz pandemi olmadan böyle gelişme olacağını düşünmüş, hazırlık yapmış, hatta öne almış eğitimlerini hibrit’e çok daha önceden geçmiş olması beklenirdi.
Bu kötü bir şey mi? Buradan ders çıkartalım anlamında söylüyorum. Geleceğin tüketicisi nasıl davranacak, ne bekleyecek bizim girişimcilerimizi. Kamuda çalışanlarımız, karar vericilerimiz, bürokrasimiz, siyasetçimiz, yerel yöneticiler, sivil toplum kuruluşlarımız ve akademimiz diyorum ki geleceğe bakalım.
Dün yaptığımız hatalardan da öğrenerek biraz daha hızlı ve vizyon katacak, ön açacak işlere de tabii teknolojik işler, inovasyon barındıran işlere de imza atalım. Ve de korkmayalım. çünkü öğrenilmiş çaresizliğimiz vardı. Bizim gibi toplumlarda bu kırılmaya başlandı.
Başarı öyküleri çıktıkça değerlemeler arttıkça Türkiye’den yeni konular çıktıkça çok yaygın programlar, yarışmalar işte Teknofest bunlardan bir tanesi en önemlilerinin arasında şüphesiz ve ama IHA’sını yapan, ama SIHA’sını yapan, ama savuma sanayinde ama eğitim teknolojilerinde ama biyoteknolojiler de bende varım diyen bir toplum olmamız lazım.