Haluk Aksoy kimdir?
İstanbulluyum. 4 yıldır güzel giden bir evliliğim var. İstanbul Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı bölümü ve Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü mezunuyum. Lisans eğitimimi bu şekilde tamamladım. 15 yıldır yazılım alanında çalışmalar yapıyorum. Koyu bir Fenerbahçeliyim. Futbola ve konsol oyunlarına ilgi duyuyorum. Bisiklet sürmeyi ve seyahat yapmaktan keyif alıyorum. Ek olarak boş zamanlarımda yazılım alanıyla ilgili çalışmalar, okumalar yapmaktan yazılım alanıyla ilgilenmekten büyük keyif alıyorum.
Yazılım hikayen ne zaman başladı?
Lisede başladı diyebilirim. Ben liseye gelene kadar ki okul hayatım boyunca çok başarılı bir öğrenci değildim. Ama liseye başladığım zaman sistem değişmişti. Meslek Eğitimi Seçme’den ilk sene geçirdim. Bu ilk sene içerisinde daha önce okul hayatımda hiç olmadığım kadar başarılı bir sene geçirdim. Bunun nasıl olduğuna dair gerçekten hiçbir fikrim yok. Belki de sistem değiştiği için olabilir. Çünkü meslek eğitimi almadık Anadolu liseleri gibi birinci sınıf temel dersleri aldık. Dolayısıyla başarılı bir sene geçirdim.
Senenin sonunda önümde iki seçenek vardı; Bunlardan ilki elektrik elektronikti. Aslında ben o okula elektrik elektronik okumak için gitmiştim. Çünkü çocukluğumdan beri elektriğe çok ilgim vardı. Diğer seçenek ise başarılı bir sene geçirdiğim için puanım bilgisayar veri tabanı programlama bölümüne yetiyordu. Çok yakın bir arkadaşım vardı. Onun puanı da bilgisayar veri tabanı programlama bölümüne yetiyordu onun desteği ile birlikte teknik liseye giriş yaptık.
Teknik liseye giriş yaptıktan sonra algoritmalar ve akış diyagramları ile bir öğrenme sürecimiz başladı. Bu öğrenme sürecinden gerçekten büyük keyif aldım. Sonrasında devam etmek istedim. Bu konuları öğrendiğimiz senenin sonunda bir araç servis otomasyonu geliştirdim. Sonrasında bir sonraki senenin yaz stajında kendime bir adisyon yazılımını yazmak üzere bir hedef koydum. Yani var olan bir yazılım vardı. Ben de baka baka aynısını yapıp kendimi geliştirmek üzere bir hedef koymuştum o projeye başladım. Tabi o projenin tamamı bitmedi.
Başka bir projeyi geliştirdiğim dönem sonrasında işte üniversiteye geçiş yaptım. Alanımda bir üniversiteye geçiş yaptığım içinde kendimi şanslı hissediyordum. Üniversitenin devamında bir yazılım uzmanlığı kursuna yazılmaya karar verdim.
Bu kararım maddi olarak beni o dönem ciddi anlamda zorlasa da o riski göze aldım ve bir yazılım uzmanlığı kursuna gittim. Yaklaşık 7 ay süren bir kurstu. Kursta çok değerli bir hocamız vardı. Gerekirse siz ücret ödeyin ama bir işe girin. Yani yazılımı gerçek anlamda o döngüyü bir işyerinde gerçek bir işte çalışarak öğrenebilirsiniz. Burada kursta beraber temelleri alıyoruz. Bunların hepsi çok kıymetli ama asıl tecrübeyi yazılımla yüzleşeceğiniz yer iştir diye bir tavsiyesi olmuştu.
Bu da bende büyük bir farkındalık yarattı. Tam kursun ve okulun bitmesine yakın paralel bir dönemde bir iş buldum. Bir yazılım eviydi ve ilk öncelikle o yıllarda profesyonel yazılım hikayem burada başlamış oldu.
Hem okuyup hem çalışıyordun değil mi? Bunu nasıl yapıyordun?
Evet ben okul devam ederken aynı zamanda ikinci öğretim öğrencisiydim. Dolayısıyla gündüz bir boş vaktim vardı. Ben bu boş vaktim de tamamen farklı bir işte zaten çalışıyordum bu çalıştığım dönem içerisinde yazılımla ilgili konuları da hep yakından takip ediyordum.
Dolayısıyla gündüz çalışma hayatım devam ediyor gecede okul hayatım devam ediyordu. Hafta sonları yazılım uzmanlığı kursuna gidiyordum. Okulun son döneminde böyle bir tempodaydım. Dolayısıyla ben artık kursun sonlarına yaklaştıkça ve profesyonel olarak bu yolda ilerleyeceğime kesin karar verdikten sonra çalıştığım yerle konuştum ve o dönemde iş buldum.
Yeni mezunum yetiştirilmek üzere girmek istiyorum ama potansiyelimi gösterebileceğim bir ortamda yoktu. Yaptığım amatör çalışmaları anlatıyorum. O şekilde ilk işimi buldum. Bir yazılım evi ile anlaştık sağ olsunlar bana güvendiler. Bana süreçlerini emanet ettiler ve birlikte çalışmaya başladık. Böylelikle profesyonel yazılım kariyerim bu noktada başlamış oldu.
Şu an nerede ve hangi pozisyonda çalışıyorsun?
Türkiye’nin en büyük perakende gruplarından birinde Software Development Team Lead pozisyonunda çalışıyorum. E-ticaret süreçlerinde görev alıyorum. E-ticaret üzerine yaptığımız çalışmalar var. Oradaki projelerde görev alıyorum.
Bir gününü anlatır mısın?
Güne 7:30 gibi uyanarak başlıyorum. Ardından 8 gibi çalışmaya başlıyorum. Çalışmaya başladıktan sonra günün toplantılarına hazırlık yapmak üzere dünün ve o günün notlarının üzerinden geçiyorum ve notlarımı düzenliyorum. Devamında önceliği daha önceden kararlaştırılmış iş süreçlerinde çalışmalar yapıyorum.
Kendini güncel tutmak için neler yapıyorsun?
Kendimde eksik gördüğüm veya merak ettiğim konular üzerine dijital eğitimler alıyorum ve çeşitli okumalar yapıyorum. Sosyal platformlarda eğer bu öğrendiğim konu pratiği yapılabilecek bir konuysa işte lokalinde sanal makinelerde o konunun pratiğini yaparak o konuyu pekiştirmeye çalışıyorum. Sosyal platformlarda alanımla ilgili konuları kişileri takip ederek güncel trendleri takip etmeye çalışıyorum.
Bunun yanı sıra komite davetlerine katılım göstermeye çalışıyorum. Onları kaçırmamaya çalışıyorum. Orada da trendi yakalamaya çalışıyorum. Muhammed Hilmi Koca’nın yazılımcılar için hafta sonu okumaları diye bir derlemesi var. Çok kısa ve çok kaliteli bir derleme olduğunu düşünüyorum onu önermek isterim.
Türkiye’deki yazılım geliştirme ile ilgili neler düşünüyorsun?
Ülkemizde teknoloji geliştirme potansiyelinin yüksek olduğunu düşünüyorum. Özellikle gözlemlediğim bir durum da mentorluk konusuna olan ilgi hem bulunduğum organizasyonlardaki gönüllü mentorluk çalışmaları hem sosyal platformlarda devam eden mentorluk çalışmaları. Bunlar yeni yazılımcı kaynağının gelişmesi noktasında çok değerli çalışmalar olduğunu düşünüyorum.
Yani şimdiki yazılımcılar çok şanslı. Az önce bahsettiğim gibi benim işe başladığım dönemlerde bu tarz programlar yoktu ya da varsa da çok yaygın değildi. Gerçekten şimdiki yazılımcılar çok şanslı.
Back-End geliştirmeye nereden başladın?
Özetle sıfırdan başlayacak olanlara ilk adım olarak algoritmaları, veri yapılarını ve temel konularını öğrenmeyi tavsiye edebilirim. Devamında bir yazılım dilini öğrenmek, o dilin konseptini, kavramlarını temel prensiplerini öğrenmek gerekir diye düşünüyorum. Örneğin yazılım için konuşuyorsak algoritma bu işin girişi temel olduğunu düşünüyorum. Dil sonra geliyor.
Dolayısıyla öncelikle algoritmalar ve oradaki temel veri yapıları çok değerli bir konu ve bir dil bunlara karar vererek aslında bir probleme çözüm üretme yolunda bir adım atılmış olabilir.
Lisede gördüğün algoritma şu an hayatın neresinde?
Şöyle aslında olayın temeliymiş. Gerçekten bize lisede en basit tabirle gündelik hayattan yapılan çalışmalarla bu algoritmalar bize anlatılıyordu. Algoritma çalışmaları anlatılıyordu.
Örnek vermek gerekirse çay demleme süreci, çay demleme sürecini soyut bir problem olarak verip çay demleme sürecinde hangi adımlar var. Adımlarıyla birlikte bunu bir diyagrama oturtmamız gerekiyordu.
Aslında düşündüğümüz zaman biz bunları otomatik mesela çay demlemek deyince hepimizin aklına ne geliyor. Suyu kaynat, çayı koy, ikisini birleştir. Soyut olarak biz bunu kafamızda özdeşleştiriyoruz ama bunu algoritmaya döktüğünüz zaman bunun adımları var. Bir başlangıcı var. Çay demlemeye başlama adımı devamında suyu kaynatma, o suyun 100°C geldi mi, kaynadı mı. Devamında çayın miktarına karar verme. Uygun miktarda çayı demliğe koy, kaynayan suyu çayla birleştir.
Tabi bu çok basit bir örnek oldu ama gündelik hayattan bir problemi bile algoritmik bakış açısıyla değerlendirdiğiniz zaman onu bir akış diyagramına oturtabiliyorsunuz. Dolayısıyla ne işimize yarayacak dediğimiz algoritmalar o işin temeli olduğunu gözler önüne sermiş oluyor. Bu da aslında bize şu sonucu doğuruyor. Bir işin temelinin ne kadar iyi bilirseniz o işte o kadar başarılı olabiliyorsun.
Yazılım sektörünün görünmeyen yönleri var mı?
Özellikle bir probleme odaklandığınızda o problemi çözene kadar sürekli kafanızda o iş yükünü taşıyorsunuz. Yazılım geliştirme döngüsü içerisinde dolayısıyla bu aslında belki de bilinen ama çok fazla göz önünde olmayan bir yön olduğunu söyleyebilirim. Çok fazla yoğun proje dönemlerinde özellikle sosyal yönleriniz den fedakarlık yapmanız gerekebiliyor.
Bir keşken var mı?
Konuyu iki bakış açısıyla cevap vermek isterim.
Sosyal yön ve mesleki anlamda; sosyal olarak keşke yurt dışını daha fazla gezseydim diyorum. Yani dövizin daha ulaşılabilir olduğu dönemlerde ışınlanıp yurt dışına bütün hayat planı mı yurt dışındaki yeni kültürleri, yeni yerleri keşfetmek üzere planlamayı çok isterdim. Çünkü yeni kültürlerin yeni yerler keşfetmenin insanın ufkunu, vizyonunu çok fazla genişlettiğine inanıyorum. Yani özetle zamanda yolculuk yapmak istesem dövizin daha ulaşılabilir olduğu zamanlarda ki tatil planlarıma ışınlanmak isterdim.
Mesleğimle alakalı olarak da aslında geldiğim yerden bu dönem ki kazandığım deneyimden çok memnun olmakla birlikte teknolojinin doğduğu zamanlarda yani 99- 2005 arası dönemi tanımlayabiliriz. Daha fazla teknolojinin içerisinde yer almak isterim. Yani mesleğin bir 5- 6 yıl daha önce başlamış olmayı isterdim.
Seni motive eden şeyler nelerdir?
Ben üretmek ve alanımla ilgili yenilikleri takip etmek açıkçası motive ediyor. Beni motive eden bir diğer konuda aslında net hedefler olması ve bu net hedeflere başarıyla ulaşılması ve o süre işte o hedefe giderken ki kazanılan deneyimler bunlar beni motive ediyor diyebilirim.
Hayatında kırılma anım dediğin bir an var mı?
İstanbul Üniversitesi’ni kazandığım an benim için kırılma anıydı diyebilirim. Burada çok kısa bir hikayem var. İstanbul Üniversitesi’ne aslında giremiyordum. Şöyle ki okul puanları açıklandığında bir önceki senenin puanlarına kıyasla örgün öğretimlere benim puanım yetiyordu. Hatta Yıldız Teknik Üniversitesi’ne gidebiliyordum. Hatta oradan arkadaşlar edinmiştim daha gitmeden konuşmaya başlamıştık.
O kadar emindim, gireceğimden tercih dönemi geldiğinde ben sadece İstanbul’daki üç üniversitenin ismini yazdım; Yıldız Teknik, İstanbul ve Marmara bilgisayar programcılığı yine alanımdan devam etmek istiyordum.
Bu tercihleri tam göndereceğim sırada bir yakınım ne olacağı belli olmaz. Sen bence ikinci öğretimleri de yaz dedi ama benim ikinci öğretime gitmek hiç aklımda yoktu. Dolayısıyla onun da desteğiyle aslında devamında hemen tercih sitesinin ikinci öğretimlerini de yazdım. Yani aslında hiç böyle bir düşüncem yoktu. Ben ilk üçü cepte zannediyordum. Sonra açıklandığını da bir öğrendim ki İstanbul Üniversitesi ikinci öğretimi kazanmışım.
Dolayısıyla girerken böyle tesadüfi bir hikayem var. İstanbul üniversitesi benim için kırılma anıydı. Çünkü hayatımı kökten değiştirecek birtakım dostluklar mesleki anlamda kararlarımı vermemde yardımcı olan insanlar, o dönemki bakış açımın belirlenmesinde destek olan çeşitli konular oldu. Dolayısıyla benim için çok özel ve önemli bir dönemdi. Orayı kırılma anı olarak söyleyebilirim.
15 milyonTL’ en olsaydı şu an ne yapardın?
Dürüst olmak gerekirse öncelikle ev alırdım. Kalan bütçe ile ürün odaklı bir teknoloji girişiminin kurucusu olmak veya var olan bir teknoloji girişimine dahil olmayı gerçekten çok isterdim.
Çaycı mısın yoksa kahveci mi?
Açık konuşmak gerekirse ikisi de olmazsa olmazım. Yani günlük ritüelleri içerisinde çayın da kahvenin de çok önemli yeri var. İkisinin de eksikliğini hissediyorum. O yüzden ikisini de söyleyebilirim.
Eklemek istediğin bir konu var mı?
Yeni başlayan yazılımcı arkadaşlara naçizane bir tavsiyede bulunmak isterim. Bolca proje pratiği yapmaları yönünde. Çünkü zamanımızda teorik temelleri aldıktan sonra öğrenmenin en etkili yolunun bolca pratik, özellikle proje pratiği yapmaktan geçtiğine inanıyorum. Bu benim tamamen kendi fikrim. Öğrenme türleri kişiden kişiye değişiklik mutlaka gösterecektir.