İnternetin yaygınlaşmasıyla akıllı telefonlar ve tabletler gündelik yaşantımızın vazgeçilmez birer parçası haline geldi. Bu cihazlar sayesinde zaman ve mekan fark etmeksizin dilediğimiz bilgiye ulaşabiliyoruz. Bilgiye erişimimizi daha az veri kullanarak sağlayan platformlardan biri de mobil uygulamalar. Oyun, müzik, eğlence, sosyal ağ, yaşam tarzı gibi kategorilere ayrılmış olan mobil uygulamalardan ihtiyacımıza uygun olanı bulmak oldukça kolay. Yabancı dil öğrenmek isteyenler için de pek çok seçenek var.
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte her gün yeni bir iş kolu ortaya çıkıyor. Bu iş modellerinde etkili rol almak için diğer milletlerle iletişim kurabilme yeteneğine sahip olmak oldukça önemli. Bu durum, yabancı dil öğrenmeyi ve yabancı dili kullanabilmeyi gerekli kılıyor. Bunun sonucu olarak da büyük bir çoğunluk, insanlığın ortak dili olan İngilizcenin yanı sıra başka diller de öğrenmeye yöneliyor. Tam da bu noktada, dil öğrenmek isteyenlerin imdadına mobil uygulamalar yetişiyor.
Yeteri kadar zamanı olmadığı ya da maddi imkanı el vermediği için yabancı dil dersi alamayanlar mobil uygulamalardan faydalanıyorlar. iPod, tablet, laptop, iPad, akıllı telefon gibi taşınabilir cihazlar sayesinde dileyen dilediği zaman ve yerde dil öğrenimini sürdürebiliyor. Öğrenen kendini kısıtlı bir zamana ve mekana hapsetmek yerine, uygun olduğu vakit dil çalışabiliyor. Her yere taşıyabildiğimiz akıllı telefonlarımız sayesinde yurt dışına bile çıkmadan dil pratiği yapabiliyoruz.
Dil öğrenmede geliştirmemiz gereken dört yetenek var: okuma, yazma, dinleme ve konuşma. Bu dört yeteneğin her biri diğerinden besleniyor. Ne kadar çok okursak o kadar iyi yazıyoruz. Bununla birlikte, ne kadar çok dinlersek de o kadar iyi konuşuyoruz. Ancak okul ya da kurs gibi ortamlarda en çok okuma ve yazma becerilerinin üstüne düşülüyor. Bunun sonucu olarak da dinleme becerisine fazlan zaman tanınmıyor. Dolayısıyla, dinleme yetisi beslenmediğinden öğrenci, konuşmada zayıf kalıyor. Oysa dinleme, iletişimin olmazsa olmazı. Bütün becerilerden önce dinleme yetisinin zenginleştirilmesi gerekiyor.
Bir çocuğun dil öğrenme sürecini göz önünde bulundurursak bunu daha iyi anlayabiliriz. Çocuklar önce dinlerler, ardından konuşmaya başlarlar. İkinci bir dilin öğreniminde de durum aynı. Dinleme, pasif bir etkinliktir. Ancak dinleme becerisini güçlendirmek için hem dil bilgisi hem de içerik hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Bu sebeple, ikinci bir dilde dinleme becerilerini geliştirmek sanıldığı kadar da kolay değildir. Bu noktada da yine mobil uygulamalar sınıf içi dinlemelerden daha etkili.
Öncelikle, mobil uygulamalardaki dinleme ile alakalı içerikler doğal bir akışa sahip. Örneğin podcastleri ele alalım: Podcastlerde her türlü içeriği ve her türlü doğal aksanı duymanız mümkün. Bu da dil öğrenenlerin çok çeşitli dinlemeler yapabilmesini sağlıyor. Böylece kulak dolgunluğu dediğimiz olay gerçekleşiyor. Bu içerikler sayesinde kültür öğrenimi gerçekleşiyor. Aynı zamanda bu otantik dinleme etkinlikleri sayesinde gerçek hayatta kullanılan deyimler, ifadeler ve kelimeler de öğrenenin zihninde yer ediyor. Mobil cihazlar; canlı yayınlar, şarkılar, radyo, hedef dilde haber gibi çeşitli dinleme kaynakları sunuyor. Çok fazla içerik tüketen kullanıcının dil gelişimi de o oranda daha iyi oluyor.
Mobil uygulamaların bir güzel yanı da, kullanıcının kendi amacına yönelik içerik seçimi yapabilmesi. Dolayısıyla öğrenen odaklı mobil uygulamalar ile öğrenciler, neyi nasıl öğreneceklerine karar verebiliyor. Kendi kendine öğrenmeye olanak tanıyan mobil uygulamalar çeşitli olduğundan dileyen beğendiği uygulamayla hedeflediği dili öğrenebiliyor.
Zaman ve mekan kısıtlamasının bulunmaması, dil öğrenenler için oldukça kıymetli. Çalışan bir annenin yemek yaparken bir yandan da mobil uygulama ile dil çalışabilmesi buna en güzel örnek olabilir. Normalde sınıfa gitmek için saatler ayırmak gerekirken uygulamalar ile bu süre kişinin gün içindeki müsaitliğine göre değişebiliyor. Bu sebeple, günümüzde dil öğrenmek için pek çok kişi öncelikle mobil uygulamalara başvuruyor.
Yabancı dil mobil uygulamalarının aktif kullanıcı sayıları
Hemen bu durumu rakamlarla somutlaştıralım: Dil öğrenme uygulamalarının olduğu pazarda başı çeken Duolingo’nun 500 milyon aktif kullanıcısı var. Onu takip eden Memrise’ın 55 milyon, Babbel’in ise 3.96 milyon aktif kullanıcısı var. Bu sebeple, bu inanılmaz büyümeyi göz önünde bulundurarak mobil uygulamaların kullanımını ve etkinliğini keşfetmek gerekiyor.
Mobil cihaz uygulamalarının sağladığı esneklik ve erişilebilirlik, öğrencilerin kendi öğrenme hedeflerini belirlemelerine ve öğrenme sürecinde aktif rol almalarına yardımcı oluyor. Mobil uygulamalar, 10-15 dakikalık derslerle öğrencinin kendi kendine öğrenme sürecini yönetmesini sağlıyor. Aynı zamanda bu uygulamalar, düşük maliyetli ve çeşitli eğitim materyalleri sunarak öğrenmeyi zenginleştiriyor.
Bunun yanı sıra uygulamalar, çoklu medya formatı sunarak hedef dilde zengin bir içeriğe erişme imkanı sağlıyor. Ses kaydı ve ses tanıma özellikleri sayesinde konuşma pratiği yapmanıza yardımcı oluyor. Ayrıca, mobil uygulamalarla diğer kullanıcılarla iletişime geçebiliyor ve öğrendiklerinizi pratik edebiliyorsunuz. Yapay zeka destekli botlarla anında geri bildirim alıyor ve hatalarınızı düzeltebiliyorsunuz.
Yarış, iş birliği, hikaye anlatımı gibi özellikleri barındıran uygulamalar, dil öğrenimini eğlenceli hale getiriyor. Mobil tabanlı uygulamalar, dil öğrenimini kişiselleştiriyor ve öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına ve tercihlerine göre şekillenebiliyor.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, giderek büyüyen bir pazara sahip olan dil öğrenme uygulamaları, geleneksel sınıf ortamındaki sınırları ortadan kaldırıyor. Geleneksel sınıf ortamında öğrencilerin maruz kaldığı zaman, mekan ve kaynak kısıtlamaları mobil uygulamalarla sorun olmaktan çıkıyor. “Tailor made” dediğimiz kişiye özel öğretme yöntemiyle, öğrencinin öğrenme sürecinde aktif görev üstlenmesini sağlıyor. Bir de, mobil tabanlı dil öğretme uygulamaları oyunlaştırma yöntemini kullanıyor. Bu da, öğrencilerin motivasyonunu sağlayarak devamlılığı korumalarını yüreklendiriyor.