Tasarımcı Sohbetleri – 8. Bölüm (Enes Aktaş)

Tasarıma nereden başlanır, tasarımcı nasıl olunur, dijital ürün tasarımcısı nedir, arayüz tasarımına nereden başlanır ve tasarımcı olmak için neden evden kaçılır gibi bir sürü konudan konuştuğumuz efsane bir röportaj oldu. Tarık Çayır sordu, Dijital Ürün Tasarımcısı Enes Aktaş cevapladı. Tasarımcı Sohbetleri’nin 8. bölümü yayında.

Enes Aktaş kimdir?

24 yaşındayım. Sapanca’da yaşıyorum. Evliyim bir tane köpeğim var. Yaklaşık 10 yıldır bu sektör içerisindeyim. Tasarım problemlerini çözmeyi çok seviyorum. Evet kısaca böyle özetleyebilirim.

Benim okul geçmişim çok fazla yok çünkü okulla aram çok fazla yok. Çok okul insanı değilim. Bu işi kendim öğrendim. Lisede bilgisayar programlamayı bitirdim. Ardından üniversiteye başladım. Üniversite uzaktandı ama yine de derslere girmedim. Herhangi bir şekilde katılmadım, sınavlarına girmedim. En sonunda tabii ki okuldan attılar beni. Kısaca okulla çok arası olan bir insan değilim.

İşte burada akademik kariyer yapayım burada bunu yapayım vesaire gibi hedeflerim olmadı. Şimdiye kadar tamamen kendi işime odaklanıp, işimi öğrenip bunda ilerlemeyi tercih ettim -ki bence çok doğru bir tercih yaptığımı düşünüyorum…

Günün birinde üniversiteyi bitireceğime inanıyorum ama ne zaman bilmiyorum 🙂

Tasarım hikayen nasıl başladı?

Şimdiye kadar yaklaşık 10 yıldır tasarım işi içerisindeyim. Abimin yönlendirmesiyle başladım. En büyük abim bilgisayar mühendisi yani yazılımcı olarak çalışıyor. Öyle olunca kendisi beni teknoloji alanındaki işlere yönlendirmeye çalıştı. Bundan önce yazılım denedim, animasyon denedim karakter modellemeyi denedim..

Hatta hack bile denedim. Biraz güvenlik taraflarıyla uğraştım ve çok keyifliydi. Ama en son tasarım noktasına geldikten sonra benim gerçekten bu alanı çok sevdiğimi fark ettim. Gerçekten bana çok keyif veriyordu yaparken eğleniyordum böyle olunca bunun eğitimlerini araştırmaya başladım. Ne var ne yok, nereden ne alabilirim vs.

Hatta şöyle o dönem evde internet problemimiz vardı. Bende internet kafeden eğitimleri indirip eve gelip bakıyordum. İnanılmaz eğlenceli ama zor bir süreçti. Sürekli pratik yapa yapa, insanlar için çalışarak kendim bu hale geldim.

Aslında abimin yönlendirmesi ile bütün meslekleri denedim ve en son tasarımda kendimi buldum.

Eğitim ve araştırma sürecinden sonra neler yaptın?

Yani şöyle ilk olarak zaten freelance iş yapmaya başladım. Ben genel olarak bunu öğrenirken aynı zamanda bu işleri biraz daha forumlarda ilerletiyordum. O dönemler zaten forumlar çok modaydı, forumlardan işler geliyor haliyle o işleri yapıyorum. İnsanlarla birbirimizi tanımaya başladık. Onlar işler göndermeye başladılar. Bunlar işleri gönderdikten sonra işte benim elim daha da hızlanmaya başladı. Kendime olan öz güvenim artmaya başladı…

Çünkü para kazanmaya başladım.

Kaldı ki o dönemde daha liseye yeni başlıyorum. Yani direkt bilgisayardan bir iş yapıyorum, para kazanıyorum, ailem şaşırıyor. “Ya sen oyun oynamıyor muydun falan”.

Dediğim gibi büyük abimin rolü büyük çünkü ailemi bile o yönlendirdi.

Şu an abin nerede çalışıyor?

Yazılımcı olarak bir vakıfta çalışıyor.

Peki şuan nerede çalışıyorsun?

Meditopia’da çalışıyorum. Yaklaşık bir yılı geçkin buradayım. Dijital ürün tasarımcısı olarak çalışıyorum. Meditopia insanların hayatlarını, mental sağlıklarını iyileştirmeye çalışan bir uygulama. Bizde problemleri çözmeye çalışıyoruz. Bu şekilde ilerliyoruz.

Güne kaçta başlıyorsun? Bir gün boyunca neler yapıyorsun?

Ortalama 10 gibi kalkıyorum. 10 gibi kaldıktan sonra köpeğimin mamasını veriyorum. Ardından yürüyüşe çıkıyorum. Ardından eve gelip duş alıp kahvaltımı yapıyorum. Sonra biraz daha köpeğimle oynuyorum. Kendime gelip ayıldıktan sonra artık tam anlamıyla işe oturuyorum.

Genelde 12’ye kadar benim saatlerim kilitli toplantı falan olmuyor. Böyle olunca da biraz rahat oluyorum açıkçası. Sonra işe başlıyorum akşam 19.00 – 20.00’a kadar çalışıyorum. Ardından tabi gün içerisinde yine bahçede dolaşıyorum.

Genel olarak benim odağım çok hızlı dağıldığı için farklı aktiviteler yapıp tekrar işe dönüyorum.

Mesaiyi 20.00’da mı bitiriyorsun ?

Ya o çok değişken mesela bazı günlerde 20.00’da bitiriyorum. Bazı günler çalışmıyorum. Aslında günün sonunda işin bitiş tarihini veriyorum ve o güne işi yetiştiriyorum. Mesai kavramı tamamen kalkmış oluyor..

Kendini güncel tutmak için neler yapıyorsun?

Şöyle o noktada da genelde okuyorum. Ağırlıklı olarak okuma gerçekleştiriyorum. Twitter’ da takip ediyorum dediğim siteleri gerçekten takip ediyorum. Oradaki yazıları çoğunu okuyorum çünkü sürekli bir araştırma oluyor. Bu araştırma sonuçlarında insanların nasıl sonuçlar elde etmişler, neler kazanmışlar. Bunları gözlemleyebiliyorsun ve bu sana güzel şeyler katıyor haliyle.

Birde şey yapıyorum üst kademedeki insanları ikna edebilmek için bir veriye dayalı konuşuyorum ve şöyle diyorum bak böyle bir şey yapmışlar bu adamlar yapmışsa vardır bir bildikleri diyorum.

Yani sonuç olarak hepimiz çalıştığımız şirkette o şirketin para kazanmasını hedeflediğimiz için orada kayıplar da şirket için önemli oluyor. Ama aslında onlar bir kayıp değil öğretidir.

Türkiye’deki dijital ürün tasarımı hakkında neler düşünüyorsun?

Sektör şu anda çok güzel gelişti. Çok güzel bir noktaya gelmeye başladı. Çünkü insanlar artık kullanıcı deneyiminin farkına vardı. Tüm büyük firmalar Türkiye’nin kendi içerisinde olan kurumsal firmalar. Herkes bu şeyin farkına vardı ve bunun sayesinde kullanıcı deneyimi tasarımcılar artık popüler bir hale gelmeye başladı. Çünkü artık yavaş yavaş hak ettiği değeri almaya başladı. O açıdan bence güzel bir noktaya evrildik.

Süreç olarak çok hızlandı, daha rahat hareket edebiliyoruz. İnsanlar artık biz bir şey anlattığımız zaman gerçekten bunun ne olduğunu, nasıl çalıştığını, hepsini detaylarıyla beraber dinlemeyi istiyorlar. Onlarda sorgulamaya başlıyorlar her fikrini her düşüncesini yaparken o açıdan güzel bir noktadayız . Yani kullanıcı testleri artık daha pratik çünkü insanlar da buna alıştılar. Şu an herkes sürekli görüntülü görüştüğü için Zoom vs. kullandığı için her şey çok kolaylaştı.

Yeni başlayacaklara neler tavsiye edersin?

Bence zaten herkesten duyabileceğiniz en kolay cevap tabi ki bol bol pratik yapmak ama bence ilk olarak eğer ingilizce bilmiyorlarsa buradan başlasınlar. Çünkü en güzel yatırım bence bu biliyorlarsa, çeşitli firmaların eğitimleri ile başlayıp kendilerini bu alanda çok hızlı bir şekilde geliştirebilirler. Türkiye içerisinde olan kurslara katılmalarını ben şahsen çok önermiyorum çünkü çok kolay seviyede veriliyor o eğitimler aynı eğitimi internette de bulabilirsiniz.

Nasıl devam edebilirler? Çeşitli alanlardaki forumlarda ki eğitimleri bence inceleyip bu kurslara kaydolup buradan ilerleyebilirler aynı zamanda dediğim gibi bol bol okuma yapmalarını tavsiye ediyorum. Aynı zamanda geri kalan vakitlerinde de okudukları şeyin pratiklerini çeşitli örneklerle ve beslemeleri mantıklı olabilir. Mesela X ürününün burasında bir problem tespiti yapıp bu problemi çözüp ona göre bu fikirlerini geliştirebilirler bence.

Peki gelelim biraz maaşlara bu alanda çalışanları neler bekler?

Genel olarak benim gördüğüm yeni başlayanlar artık 12.000 – 15.000 arasında kazanmaya başlıyorlar. Tabii ki bu tamamen globale çalışan kişilerde farklılık gösterecektir. Yani doğal olarak mesela 3.000€ – 4.000€ aldıkları zaman bu tutarlar daha da artıyor.

Ürün tasarımının görünmeyen yönleri var mı?

Görünmeyen demeyelim de zor yönü iletişim tarafları, iletişim bence zaten bu işin en temel noktası. Çünkü biz işimiz gereği tasarladığımız şeyleri, ürünleri sürekli insanlarla görüşüp bunu teyit ediyoruz. Yani bu alanda onların görüşlerini alıyoruz. Sürekli kullanıcı testleri yapıyoruz. Haliyle bu tarafta iletişim çok önemli.

Yani aslında iyi bir şey yapabilirsin ama bunu sunamadığın zaman iyi bir iletişimi yapamadığın zaman bir anlamı kalmıyor. Hatta şöyle söyleyebilir miyiz iyi bir şey yapsan dahi bunun iyi iletişimini yapamazsan o yaptığın şey gölgede kalır.

Sonuç olarak şöyle bir şey yapıyorsun, bu yaptığın şeyi teyit ediyorsun ama doğal olarak onlara da şunu anlatman gerekiyor. Biz bunu bunu yaptık, kullanıcılarla görüştük ,onlar bunları bunları söylediler. Biz tekrardan bunları yapacağız diye mesela yani şu anda bu noktadayız gibi söylemleri söylemek için doğal olarak ciddi bir iletişim gerekiyor.

İletişim aslında sadece bir şeyi anlatmak değil bir şeyi doğru şekilde anlatmak, onu söylemeye çalışıyorum. Yani zamanda görünmeyen taraflar olarak da insanların yorumları var tabii ki. Hani bu tarafta bence bizim işin en zorlu taraflarından biri olarak insanlar sürekli yorum yapıyor. Bu noktada insanlar bence iyi anlayıp orada onları da kırmadan doğru bir şekilde anlatmak çok önemli ki onlarda size kırılıp küsmesin.

Veriyle konuşursak somut bir şekilde ikna edebiliyoruz. Küsmelerini de engelleyebiliyoruz. Bir de tabii ki orada doğru iletişimde önemli sadece veri değil, sadece veri çok anlamlı olmayabiliyor bazen o yüzden biraz daha insanların anlayabileceği dilden de anlatmak hatta örneklemek gerekiyor.

Bir keşken var mı? Zamanda yolculuk yapsaydın hayatında neyi değiştirirdin?

Ya ben genel olarak hayatımda bir şeyler yaparken mümkün olduğunca keşke dememeye çalışıyorum. Yani gerçekten benim hayattaki felsefi noktalarından bir tanesi diye düşünüyorum. Keşke dememeye çalışıyorum ama dediğim şeyler elbette ki var.

İlk olarak bence ingilizce konusunu çok önce çözseydim bence hayatımda çok daha rahat bir noktaya ulaşabilirdim. Belki çok daha güzel yerlerde daha güzel işler yapabilirdim o yüzden bence kişinin yapacağı en güzel yatırım ingilizce diye düşünüyorum.

Onun dışında keşke olarak keşke yapmasaydım demektense yapıp pişman olmak çok daha mantıklı bence. Yaklaşık 10 yıl sigara içtim ama pişman değilim çünkü içerken çok keyif aldım. 3 gündür içmiyorum, ızdırap gibi geliyor. Birde şey diyebilirim kendini her tasarımcı diyeni takip etmeyelim böyle hani onların yolunu izlemeyin diyebilirim.

Seni motive eden şeyler nelerdir bu hayatta?

Kendi hayatımdaki her şeyi kendim yönetebildiğim sürece çok mutlu oluyorum. Temel motivasyon kaynağım bu, her şeyi her istediğim zaman yapıp istediğim zaman özgürce davranabilmek beni motive ediyor. Birine hesap vermeden özgürce kafana eseni çılgınlar gibi yapmak .

Zaten benim hayat hikayem böyle başladı. İstanbul’a gelmeden önce Kahramanmaraş’ta yaşıyorum. Orada liseyi bitirdikten sonra arkadaşımızla beraber biz direkt İstanbul’a yerleştik. Yani işimiz yoktu, evimiz yoktu, paramızda yoktu inanılmaz bir challengedı bizim için.

2015’te İstanbul’a geldik. Sadece gelmeden önce dediğimiz tek şey şuydu: Biz gideceğiz kendi evimizi de kuracağız, işimizi de bulacağız ondan sonra parayı da kazanacağız ve orada yaşayacağız. Biz zaten hep bunu istiyorduk istediğimizi buna göre yaptık. Tabi zor oldu ilk başta yani kalacak yer problemimiz vardı. Paramız yoktu 80 lira vardı üzerimde İstanbul’a geldiğimde yani düşünsene İstanbul’a gelmişsin kalacak bir yerin yok işin yok bir şeyin yok . 80 lira param var Yusuf’a bakıyorum Yusuf’ta da 40 lira var ne yapalım falan diyor. İnanılmazdı ama bence buradaki temel şey bir şey istiyorsan o an yap özgürce yaşamanın verdiği en temel şey bu.

Bak biz mesela çok zorlandık ilk ne yaptık. Kalacak bir yer bulduk onun teyzesi varmış. Biraz orada biraz burada kaldık. Sonra ilk hafta iş bulduk. İşe girdikten sonra 6 ay kadar kendimizi topladık. 6 ay sonra evimizi tuttuk. Tuttuktan sonra eşya yok evde bir şey yok nerede yatacağız halıda yatıyorsun falan. İnanılmaz zordu sonra ne oldu daha çok para kazanmaya başladık. Sonra eşyalarımızı aldık. İş büyüdü derken daha iyi yerlerde çalışmaya başladık. Gitgide gelişe gelişe şu anda bulunduğumuz duruma gelmiş olduk.

Özgürlük hayatında ki en büyük kırılma diyebilir miyiz?

Evet diyebiliriz o zaman gitme kararını almasaydım şu an bu durumda olamazdım.

İstanbul’a taşınmak hep hayalin miydi?

Aslında tam olarak öyle değil. Bunun biraz da geçmişi var. Ben sonuçta bu işi seviyorum bu işle ilgileniyorum. Bu işi yapmak istiyorum bu işi nerede yapabilirim. İstanbul da yapabilirim diye düşündüm. Tamam şu anda da bir yerde çalışıyoruz şu anda da hani oradaki firmalara freelance çalışıyorsun ama biz bu işi iyi yapmak istiyorsak üretmemiz şart. Ne yapalım İstanbul’a gidelim ne zaman gidelim okul bittikten bir hafta sonra kaçarız direkt plan buydu bitti ve çıktık geldik.

Bence buradaki en temel şey bir insan bir şey istiyorsa sonuçlarına bakmadan gerçekten bir şey istiyorsa bence gidip onu elde etmek için her şeyi yapması lazım bence zaten insana en büyük haz veren şey bu .

Yani bedelini ödemek zorundasın, bedelini ödemediğin hiçbir şey sana gerçek ve kıymetli gelmez.

Bir de mesela ben hep şeyim kendi hayatımda da hep böyle yaptım. Yani hep dediğim gibi bir şey istediğimde yaptım mesela Sapanca’ya taşındık. Bu bizim için çok anlık bir karardı aslında böyle arkadaşlarla birden otururken tabi ki her İstanbul da yaşayan bir kişi gibi Ege’ye gidelim Akdeniz’e gidelim falan muhabbeti yaptık. Ama bir gün böyle kafede otururken mesela evlere bakıyoruz falan gitsek nereye giderdik diye düşündük.

İstanbul’a yakın olsun. 2 saatte gidip gelelim. Bir halka çiziyorsun böyle bakıyorsun neresi Sapanca güzel Sapanca’ya bir kere gittim oda şey Hepsiburada’da çalışırken bir etkinlik vardı. Orada bir otele gitmiştim. Bu kadar yani Sapanca hakkında başka bilgim yok. Sadece arkadaşlarımla üçgen çatılı evlerde kalmak istedim. Hemen akşamına evi bulduk. Sonra hemen adamları aradık. Evi görmeye gittik ve tuttuk. Ondan sonra eve gelip eşyaları hafiften topladık. Sonra bir taşıma ayarladık onlar geldiler, götürdüler ve taşındık. Sadece direkt yerleştik bu kadardı. Sonra baktık dedik ki, çok güzel karar vermişiz. Çünkü o an hemen gelmeseydim bu çok ertelenecekti ve şuan olduğum yerde olamazdım belki de..

15 milyon TL’ en olsa ne yapardın?

İlk olarak oturduğum evi alırdım. Ardından uzun bir tatile çıkardım. 15 milyon paranın 1 milyon kadarını yiyecek kadar tatil yapardım.

Çalışma hayatında ilginç veya unutamadığın bir hikayen var mı?

Var şöyle şimdi çok güzel bir şey anlatacağım size. Kovuldum. Ama nasıl kovuldum Şimdi bir gün böyle oturuyoruz. Hafta içi bir gün öğlen saatlerinde böyle şirkette bir kıpırtı var böyle bir şeyler oluyor ama kimse bir şey anlamıyor falan. Neyse müdür çağırdı gittim odasına bir baktım dedi böyle böyle yani tüm departmanı kapattık ve kovuldun dedi. Öyle kaldım. Hiçbir şey yok bir anda böyle oldu. Genel olarak şirketten 200 kişi falan galiba kovuldu. Saat 3 gibi kovuldum akşam saat 6’da yeni işimle anlaştım. Öyle ya çok inanılmaz bir gündü.

Peki çaycı mısın yoksa kahveci mi?

Ben çaycıyım ya.. Çayı çok seviyorum. Bu arada her gün akşama kadar çay içiyorum. Kahveyi de çok seviyorum. Ama kahve çok uğraştırıcı bir şey böyle bilmiyorum uğraştırıyor gibi geliyor bana. Yok bunu öyle demleyeceksin bunu böyle kahve işte kardeşim.. Ben böyle şeylerden keyif almam.

Bu arada gelmek isteyen çay, kahve içmek isteyen herkesi bekliyorum. Tanışmamış olduğumuz insanlar olsa bile eğer yollarınız düşerse gerçekten beklerim çünkü ben yeni insanlarla tanışmayı çok seviyorum. Çok fazla insanlarla tanışıyorum zaten işim gereği ama gelen olursa beklerim.